Saçmalığın kavramı

26 Şubat 2008 Salı

Malum, saçmalıkla, saçmasapanlıkla Anne-kız, Baba-oğul, Dede-torun gibiyiz. bir nevi göbek bağımız var. ya durumdan vazife çıkarıp önüne gelen herkese saçmalayacaksın, veya adam olacaksın. adamlar saçmalamaz mı yani? veya saçmalamak nedir? nerde saçmalanır? neden saçmalanır?

Yolda yürürken, otobüste otururken, eğer yanında vakit giderici bir alet, bir mp3 veya psp gibi bir şey yoksa düşüncelerle saçmalarsın. benim yolum uzun olduğu zamanlar çok saçmalarım, haddimi aşarım bazen. durduk yere kendi kendime gülmeye, hatta kahkaha atmaya başlarım. milletin dikkatini çeker, ama umursamam çünkü ben saçmalıyorum arkadaşım.
peki bizi saçmalamaya zorlayan nedenler ne?
Televizyonu açıp "Çağla şikelin 'Tostumu yedim seni bekliyorum' mesajında bahsettiği tost'u araştırdık bulduk, işte o makina bu makina" diyen insanları mı izlemek beni saçmalamaktan alı koyacak?

hadi canım ordan.
Ütü kazağımı yaktı, tükürerek söndürmeye çalıştım.

Milyonlarca kelime var..

22 Şubat 2008 Cuma

Ya düsünüyorumda insanlar artik hergün biraz daha basitlesiyor, bunu inkar edemeyiz. Bu basitlesmenin bir çok örnegi vardir farz-i misal;
*Fast-food; insanlar artik zaman kaybetmek istemedigi için, hamburger gibi sacma sapan "fabrika prodüksiyon" yemeklerle karnini doyurmakta. Tabi bu durum en çok'da kadinlarimizin yararina, ehh artik "ayyy bugün ne yemek yapsam" diye düsünmeye lüzüm kalmadi.

"Cok asik olup, cok mektup yazdik be Erselim" demisti günün birinde babam yasinda bir adam. "vaayy annasini, eskiden demek mektuplasiniyordu" diye düsünürken "eskiden telefon mu vardi? kisa mesaj atalim, internet mi vardi çet yapalim?" demisti. "Noluyor lan adam aklimi okuyor sanki'' diye gecirirken aklimdan, baska birseyler düsünmeye basladim malum adam akil okuyor, ve bu durum beni korkutuyordu...simdik adama icimden küfür ederken dayak yemiyeyim diye, tirsmistim.

Artik millet kisa mesaj cekiyor sevgilisine, 'Seni Seviyorum' yaziyor ve yolluyor, hatta kisa mesaj'i dahada kisalastirip 'Seni Svyrm' yaziyor. Birde böyle basitlestik! Zaten sahsen seviyorum kelimesini hiçte sevmiyorum, yerli yersiz herkes kullanarak kelimenin manevi degerini yok oldu. Bu yüzden sevdigim kiz'a farkli sekilde ifade etmeye calisiyorum ona karsi besledigim hisleri. Nede olsa bir çok kelime var ifade edebilecek.


Haute couture moda tasarımcısı Rabia Yalçın (40), New York Moda Haftası’nda
Darfur yararına düzenlenen bir defileye bir elbisesiyle katıldı. Bu bir elbise
bile onun dünya basınının ilgisini çekmesine yetti. Çünkü kendisi türbanlıydı
ama elbisesi çok, ama çok seksiydi.

Çok seksiydi ne bicim kelime secimidir ya? neden böyle basitlesiyoruz?
Öfff gece gece buna neden takildigimi da pek anlamiyorum, bu haber'i nerden buldum ve neden okudugumu'da bilmedigim gibi.
Karnim aç, söyle güzel bir hamburger iyi gider asil..

Haber'e link: http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/5962568_p.asp

Oğuz Aral ile alıp veremedikleri nedir bu insanların?

19 Şubat 2008 Salı



Cihangir Parkı’nda geçen yıl Şubat ayında ateşe verilen ünlü karikatürist Oğuz Aral’ın heykeli bu kez kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce balyozla yıkıldı.
2004’te vefat eden Oğuz Aral’ın polyesterden yapılma heykelini ateşe veren, daha sonra Taksim İlkyardım ve Araştırma Hastanesi’nin kapısına molotof kokteyli atan Özgür Ayaydın, İstiklal Caddesi’nde bir mağazayı ateşe vermek isterken yakalanmıştı. Ayaydın, polis merkezine götürülürken "Özgürlük için yaptım" diye bağırmıştı. Usta karikatüristin öğrencileri tarafından tekrar tamir edilen heykel bu kez önceki gece parçalanarak yıkıldı. Heykeli yıkmakla yetinmeyen saldırganlar heykelin başını, kollarını ve sağ ayağını da parçaladı. Heykelin yıkıldığını pazar sabahı parkta kar topu oynayan çocuklar farketti. İhbar üzerine parka gelen polis heykelden parmak izleri aldı.

Hürriyet

Yumurta deligin agzina gelince...

18 Şubat 2008 Pazartesi


Okul sezonun ilk günündeyiz...
"Haydaaaa sabah sporlari basladi tekrar" diye düsünürken otobüs'e yetismeye calisiyordum, kosarken baktim otobüs geliyor bir depar attip yetisdim.Yine her yil oldugu gibi cok iddaaliyim "Yok abi bu böyle olmaz" "Bu sene son, okul'u bitirecem" "Veni-Vidi-Vici deviri bitti artik okuyacam" gibi türlü seyler söylüyorum kendi kendime, ve depo'yu gaz ile fulluyorum okul yolunda.

Ilk gün önümüzdeki yil, su tarihde bu sinavi yapacaksiniz, zort günü pirt ödevini bitireceksiniz, gibi türlü seyler söyleniyor. Yani adamlar düsünüyor tasiniyor calisiyor ve bizler icin tüm senenin programini hazirliyor. Hersey'i önceden bildigimiz icin, ona göre önlemimiz alacagimizi düsünürler ve böylelikle stress yasamiyacagimizi panik atak olmuyacagimizi zanediyorlar. Teori olarak güzel, ama uygulamasini bir türlü yapamadim.

Benim ögrenci hayatim tipki bir kedi misal-i. Hani söyle sahilde kral manzarali ve en az karsinizdaki hatun kadar lezzetli bir balik ekmek yersiniz ya, sonra kendinin biri gelir ve sana bir bakis atar: "Yaaa abiii vallaaa acim ya bir parçada baaa verre helle". Sende kis kis dersin ayaklarini kullanarak kovmaya calisirsin. Bir süre sonra isyan edersin:"Ulaan angut kedi, malmisin her seferinde ayni b.k! sabah aklina gelmiyormu aksam'a dogru karninin acikacagini! ona göre neden kus,fare artik ne varsa avlamasinda böyle hazir'a konmak istersin!". Ne kadar isyan edersen et, o yine sana mal mal bakar sonunda sende pes ederek verirsin bir parça.

Iste bende öyleyim, ilk günden itibaren biliyorum neyin hangi tarihinde oldugunu ama son gün, sag solla sorup duruyorum ya sende su ödev varmi bunu yaparmisin benim icin, tipki dilenci gibi. Kusura bakmayin dostlar, beni böyle kabul edin..ama ben o kedi kadar nankör degilim ahhh iyiliginizi unutmam! mutlak günün birinde karsiligini alirsiniz.

dipnot: "Ulaan angut kedi," yazmisim yazimda, angut = hayvan kedi = hayvan yani kisacasi hayvanoglu hayvan

Ince işler kalınlaşmış

17 Şubat 2008 Pazar


Sizlere bir zaman makinesi yaptim, ve sizi 10 sene evvel'e götürüyorum bu kiyagimi unutmayin!

Ayakkabi'lar parliyor,elbiseler janjanli,saçlarda bol jöle. Aramizda ki mesafe 50 metre olmasina ragmen kokusu geliyordu, ''bir insan evladi bu kadar parfüm neden sykar yahu?'' diye gecirmistim içimden. Bana dogru yaklasiyordu, yaklasan semt'in agabeylerindendi. "Hayirdir abi? süslenmisin,bolda parfüm sykmysyn kokusu 8. kattaki odam'a kadar geldi vallaa" diye muhabbet baslamistim. Yüzünde hafif bir gülümsemeyle yanagimi sykyp, "ince işler bunlar Erselimm,gün gelir anlarsin" demisti.

Ben tabi birsey anlamadan, "neyse abii, ben top kosturacam haaadii görüsürük" diyerek park'a kosmustum.10 sene geçti aradan, ve birden kendimi takim eblise içinde buldum, tabiki giyinecem en kral elbiselerimi, semt'in agabeyi evleniyordu. Ve evleniyorlar, semtte ne kadar delikanli agabey varsa, bundan böyle hepsi birer light erkek olma adayi.

Ince işler kalinlasmis yahu.


Dalmisim hayallere..


Dikkat Uyari: bu yazdigimi okurken, sicak bir yaz günü hayal etmek zorundasiniz!

'Çimlere basinmayiniz, aksi takdire park bekcisi size basabilir!' diye terbiyesizce yazilmis yazi'ya hic aldanmiyarak, söyle güzelcene yayildim çim'e.Nostalji bir sekilde ama; sag ellim, sol ellim ile birlestirip kafamin arka kisminida bu birlesmis el-birligine dayadim, daha sonra sag bacagimi sol bacagimin üstünde koydum agizimda da bir ot var.
Gökyüzüne bakar oldum, bir uçak uçuyordu ve düstüm hayallere...

"Ulan su uçan araçda ben olsam, sevgilim ile beraber. Deniz, ilk 5 metresi beyaz olan bir kumsal, aksamlari hayvan boyut'a bir günes batim'i, sevdigim kadin ve ben. Bu bes seyden baska birsey olmayan bir ada'ya gitsem. Yada bosver uçagi, sevdigim kadin ile beraber kus olsak, kendimiz uçsak öfff be heheh cok kral beee hehhe " diye dalip gitmisken tam, firça biyikli bir park bekcisi bagira bagira üzerime geliyordu. Hayallerimin icin'e s.cmisti!

Hayda bre

15 Şubat 2008 Cuma


"Noluyor lan isilaniyormuyum?" diyip sabah uyandim. Ne yazik ki G.O.R.A'daki gibi isinlanmiyormusumda günes isigi vuruyormus yüzüme.

Kalkip söyle pencereden disariya baktim, "hava cok kral, cikip disarida söyle artist artist bir tur atayim" diye bir düsünce gecti aklimdan.

15 dakika sonra kapi önüne ciktigimda, Müslüm babanin coca cola'daki cikartigi; "brrrrrrrrrrrrrrr" ses cikiverdi agizimdan. Bulutsuz ve günesli havaya kanmisim. Üsüdüm tekrar eve girdim, cayimi demledim ictim. Cay icerkende kararimi verdim: Dis taraftan güzel gözüksede bazen, gercegini gördügünde cok soguk oluyormus!

Blog'umdaki ilk mesajimi atiyorum. Bu blogda böyle "havadan" sudan konular üzerine yazi yazmayi planliyorum.
Haydi bakalim; vatan'a millet'e hayirli olsun.


Dipnot: daha Türkce klavye yok ellimde, o yüzden aha beyle idare edeceksiniz.

Uzaktaki Yakınlar

14 Şubat 2008 Perşembe

Haydi bismillah...